BODRUM-ORTAKENT'TE BAYRAM TATİLİ


Geç de olsa herkesin bayramını kutluyorum. Umarım güzel bir bayram geçirmişsinizdir. Biz ilk kez aile büyüklerinden uzak bir bayram yaşadık. Erkek kardeşim çalıştığı için her bayramı onsuz geçirirdik. Bu kez onunla birlikte olmak için kız kardeşimle birlikte bir plan yaptık ve erkek kardeşimin yanında geçirdik bayramı. Enişteler, kardeşler ve iki çocukla hem güzel bir bayram hem de gecikmiş bir tatil yaptık kardeşimin çalıştığı otelde.


Bursa-Bodrum arası 555 km olmasına rağmen yoğun trafik ve polis çevirmeleri sebebiyle 9 saat sonunda ulaştık otele. Kızım henüz 3,5 aylık olduğu için yolculuk boyunca pek sıkıntı çıkarmadı. Fakat oğlum 4 yaşında ve hareketli bir çocuk olması sebebiyle yolculuk hiç bitmeyecek gibi geldi. Arada verdiğimiz kısa molalarda biraz rahatladı neyse ki. Ama 4 yaşında bir erkek çocuğunu araba koltuğunda sakin tutmak hiç de kolay olmuyor. Yanımıza onun sevdiği oyuncakları, kitapları almıştım yol da yardımcı olsun diye. Bir süre onu oyalamaya yaradı bunlar. Araba markalarını saydık, hangi araba hızlı, hangisi yavaş, hızlı giden arabalar kaza yapar vb… bir sürü sohbetimiz oldu yol boyunca.


Yolculuk bitip de otele ulaştığımızda saat 15.30 civarındaydı. Hemen odamıza yerleşip denize gittik. Selim hemen kum oyuncaklarıyla başladı oyuna. Otelimiz Ortakent’teydi, sahili çok güzel ve temizdi. Selim’in yaşlarında bir sürü çocuk vardı ki bu bir piyangoydu bizim için, çok mutlu olduk hepimiz. Selim ilk kez deniz tatili yaptığı için denize girmekten biraz çekindi önceleri. Sonra diz boyuna kadar girip yine oyuncaklarıyla vakit geçirdi. En çok sevdiği şey çocuk havuzuna atlamak oldu. İpek kızımızı da Maxi Cosi pusetiyle yanımızda gezdirdik. Genelde uyudu zaten.


Kaldığımız odadan deniz kıyısına gitmek için üç ayrı asansöre binmek gerekiyordu. İşin bu kısmı bizi çok yordu; çünkü bebek arabasını yanımıza almamıştık bagaja sığmadığı için. Maxi Cosi puseti de elde taşımak için pek de hafif sayılmaz. İpek’i taşımak sıkıntı oldu, onun dışında çok güzel bir tatil geçirdik. Bir de emzirme sıkıntısı vardı tabi ki onu es geçemem. Denize girip çıkınca tuzlanıyor insan haliyle. Çıktıktan sonra sahilde duş aldım tuzlar gitsin diye; fakat sahildeki duşun suyu tuzluydu. Neyse odadaki banyoda tuzlarımdan arınırım dedim o da olmadı oteldeki bütün sular deniz suyu arıtmasıymış. Ben de son çare yanımda küçük pet şişelerdeki sularla gezdim. Çünkü İpek’i ilk emzirdiğimde emmek istemedi. Şişe suyuyla yıkanıp öyle emzirmek zorunda kaldım. Annelikte çareler tükenmez dedikleri tam da bu olsa gerek.


Akşamları kardeşimin mesaisi bitince de hep birlikte dışarı çıktık. İlk olarak Bitez’deki Okaliptus Cafe’ye gittik. Tam da çocuklu ailelere göre bir yermiş. Fotoğraf makinamı yanıma almadığım için orada fotoğraf çekemedim maalesef. Denize sıfır çok güzel bir cafe. Yerde rengarenk kocaman minderler, hamaklar var. Arkada dalga sesleri ve hafif bir müzikle çok dinlendirici bir mekandı.
Ertesi gün öğleden önce Bodrum Marina’yı ve Bodrum Kale’sini gezdik. Bu kez İpek’i kanguruda taşıdım. Böylesi çok daha rahat oldu hepimiz için. İpek kangurudayken fotoğraf çekmek çok daha kolay oldu.

Bodrum’a daha önceki gidişlerime göre bayram nedeniyle olsa gerek çok sakindi. Bu yüzden tadını çıkarmak çok kolay oldu. 3,5 aylık bir bebek ve 4 yaşında bir erkek çocuğuyla da deniz tatili yapılabilirmiş onu anladık anne baba olarak. Tatilden çıkardığımız sonuç bu.


Yorumlar