İzdiham Dergisi’si 42. sayısında Türk Sineması’nın Sultan'ı
Türkan Şoray'ı konuk ediyor. Dünya çapında sevilen en güzel aşk öykülerinin
yazarı Cengiz Aytmatov’un ‘Kırmızı Eşarp’ adlı öyküsünden uyarlanan ‘Selvi
Boylum Al Yazmalım’ filminin nasıl ortaya çıktığını sevgili Türkan Şoray’ın
sözcükleriyle dinliyoruz bu sayıda. Röportajı okurken bazen Asya’nın sesini
duyuyoruz bazen Türk Sineması’nın sultanı Türkan Şoray’ın.
‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filminin bende ayrıca bir değeri
var. Sevgili Atıf Yılmaz’ın bütün ustalığıyla çektiği bu film memleketim olan Adana’da
Aslantaş Barajı’nda ve Toros Dağları’nda geçiyor. Küçükken izlediğim için o zaman memleket nedir
bilmiyorum tabi. Büyüdükçe memleketimle bağlarım kuvvetleniyor. Köklerim
toprağını istiyor. Ben de imkanımız el verdikçe toprağıma koşuyorum.
Çok sevgili Türkan Şoray’la aynı sayfalarda benim de yazımın
yayınlanmasından dolayı duyduğum mutluluğu tarif etmem mümkün değil sanırım. Bu
satırları yazarken geçmişte kalan, eskimeyen güzel filmlerin sultanı ve o filmlerden
sahneler geliyor aklıma.
Türkan Şoray'ın adını duyduğumda kulaklarımda hep onun sesi ve şöyle
sesleniyor:
"Sevgi neydi? Coşkun akan dere, sonbahar rüzgarı ile ürperen
yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı. Sonunda
coşkun dere durulur, yapraklar kurur dökülür, yağmur diner güneş çıkardı. Sevgi
neydi, sevgi sahip çıkan sıcak dost eli. İnsan emeğiydi. Sevgi iyilikti, sevgi
emekti."
Belki de bunlar ‘Selvi Boylum Al yazmalım’ ın hepimizin
kalbine dokunan sözcükleridir. Peki sizin için sevgi neydi?
"Tutamıyorum Zamanı" adlı yazımla İzdiham Dergisi'nin
42. Sayısında yer almaktan dolayı çok mutluyum. Başta Genel Yayın Yönetmenimiz Bülent Parlak olmak üzere emeği geçen herkesin eline
sağlık.
Yorumlar
Yorum Gönder