ŞİMDİ YOKLAR


Bursa-Kadıköy feribotundayım. Pazar sabahı saat 08:57. Çocuklarla Felsefe Eğitici Eğitimi için bir pazar sabahı daha yollardayım. Yolculuk genelde ortalama iki saat sürüyor. Bazen daha uzun bazen daha kısa sürdüğü de oluyor. Yolculukta zaman göreceli ilerliyor. Deniz dalgalı, hava bulanık olup da feribot çok sallandığında zaman duruyor benim için. Gözlerimi kapatıp arkama yaslanıyorum o anlarda. Burnumdan derin derin nefes alıp aldığım nefesi yavaş yavaş ağzımdan geri veriyorum. Her şeyi bir kenara bırakıyor, öylece duruyorum. 
Önceki günden çantama okuyacak bir kitap koymuşsam eğer, ne ara iskeleye yanaştığımızı fark etmiyorum. Aaa geldik mi? Ne çabuk? diyorum. Şaşırıyorum. Saatime bakınca neden şaşırdığıma şaşırıyorum. Zaman göreceli geçse de zamanı gösteren işaretlerin olduğu saat nesnesi netliğini koruyor. 08:57'yi gösteren dijital zaman göstergesi herkes için 08:57 oluyor o anda. Bu bilginin kesin olan şeklini gösteriyor. Görece ise, kişinin bu sayılar ilerlerken yaptıkları ya da yapmadıklarında hissettikleri duyguda kalıyor. 
Konu dağıldı. 
Anlatmak istediğim bu değildi aslında; bilinçaltım bunu anlatmak istemiş olabilir. Ben yaşadığım küçük bir olayı, zihnimde yeniden canlanan bir anımı anlatmak istiyorum. Feribotta okumak için evden çıkmadan önce yeniden okumaya başladığım bir kitabı yanıma aldım. Yıpranmış kapağı ve sararmış yapraklarıyla kalın bir kitap. Kitabın kapağını açıp okumaya başlıyorum. İlk sayfa oldukça içine çekiyor beni. Bir sonraki sayfayı çeviriyorum, kitap elimden yere düşüyor. Kitabın içinden de başka bir şey düşüyor. 


Eski bir telefon kartı. Jetondan yeni akıllı telefondan eski bir telefon kartı. İncecik. Sonraları daha kalın ve sert olanları da çıkmıştı bu kartların, hatırlıyorum. Berlin'de yaşayan ve sadece yazdan yaza görebildiğim akrabalarımla konuşmak için telefon kulübesine giderdik eskiden. Kartın içindeki kontör bitince telefon kartını geri verirdi makine. Ben de saklardım makinenin geri verdiği, konuştuğumuz kartları. Hangi kartla hangi sohbeti yaptığımızı hatırlardım o karta baktıkça. En çok biletimizi aldık, şu tarihte ordayız, haberini aldığımız telefon kartını severdim. Telefon kartlarından anahtarlığım vardı eskiden. Kartın sağ üst köşesini delgeçle delip anahtarlık yapmıştım. Uzun bir süre sakladım o anahtarlığı. Şimdi yoklar. Eskiden hayatımda olup da varlığını hissetmediğim ne çok "şimdi yoklar" var bugün ki hayatımda! Şimdi olsalar nasıl olurdu acaba?

Yorumlar